-
greek tavern music
Hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatan kalbi güzel neşeli insanların müziği. Bana kalırsa dünyanın en güzel müziği. Umut dolu, neşe dolu. Greek müziklerini dinleyen biri asla hayattan vazgeçmiş değildir. O kültürle biraz zaman geçirmen yeterlidir. Ben özellikle çocukluğumda vakit geçirmiş biri olarak güzel anılar duygular kazanmış biriyim. Kendimi şanslı hissediyorum bu özel duygulara tanık olduğum kardeş, komşu olduğum birbirimizi bu kadar benimseyebilmiş yaşamlarımıza saygı duyabildiğimiz için tanıyabildiğimiz için. Elbette buraya yazılarımı eklerken bu özel duyguların, şarkıların bahsi geçmiş olmalıydı anmalı hatırlamalıydık birlikte size de birer greek taverna müzikleri eşliğinde belki bu yazıyı okutabilmeliydim. Hayatınızda bir yerde karşılaştığınızda ya da dinlediğinizde bu çok kültürlü iç içe olan kardeş milletlerin dostluklarını sevgilerini, başlarına bir şey geldiğinde birbirlerine ilk olarak yetiştiklerini hatırlayın. Birbirini umursayan seven iki halk olduklarını.
o kir thanos – stelios kazantzidis
Şarkının sözleri ezgisi biraz hüzünlü bile olsa eşlik etmenin keyfi, bu hüzne başka hiçbir şey de yok. Çok başka. Duygularla yapılan bir müzik yapaylıktan çok uzak. Sözlerden de. Ötesinde bir şeyler var türlerinden onu farklı kılan. Anlamaya çalışmak değil onu dinlemek daha güzel o yüzden verilere bilgilere değil onunla ilgili duygularıma, düşüncelerime hissettiğimce onun duygularına yer vermek istedim bu yazıda. Duyguları ifade etmek zorlu bir süreç belki sadece dinlemek..
Çok şanslıyız çok fazla düet var çok fazla birbirinin versiyonu şarkı var onlar eşliğinde yazıyorum bu satırları. Aynı müzik aynı duygular. Birbirini hisseden sanatçılar bizde onları takip eden aktardıklarını hisseden nesiller.
yassas oriste
yasuu
-
Küçük bir not
Her gün aldığım notlarda yazdıklarımda bir rutin yoktu daha doğrusu bir başlangıç noktası. Bir kelime yeter ki ya da defterin ekranın başına oturmak bir sebepti yazmak için ya da yolda olmak. Bir şeye kısa yoldan gitmenin bir keyfi yok aslında yol uzadıkça olasılıklar artıyor düşünceler bekleyişler. Rutin oluşturmakta biraz güvenli bir bölge oluyor. Ne yapacağın belli ne istediğin onun için bütün uğraşın çaban ama bir güne rutinsiz başladığında ya da bir kesinliğin olmadan ne yapacağın belli olmadan bir programın olsa bile sürprizlere açık bir şekilde hayatını olasılıklara açıyorsun. Ve o gün yeni bir algoritmayla senin için yeniden organize oluyor. Heyecanlı geliyor geliyor kulağa tahmin edemeyeceğimiz olasılıklarla yaşamak. Bugün hayatımıza hangisini çekiyoruz? En ufak bir fikrim yok 🙂 Bu heyecanlı tarafı olsa gerek her şeyi bilmeye her şeye hakim olmaya çalıştığımız bu koşturmaca bilmediğimiz bir şey olduğunu bilmek. Hem aptal hissettiriyor hem de ne kadar küçük bir zerre olduğunu hatırlatıyor bu muhteşem düzende. Düzenin parçası olmak iyi hissettiriyor. Bir şeyin parçası olmak birlik olmak. İnsan sosyal bir varlık neticede. Bazen takılmış hissediyoruz kendimizi bir şeyin parçası olurken bir halkayken elimiz terliyor çıkmak istiyoruz halkadan. Biraz kendi dünyamızda kendi düzenimizle yaşamak istiyoruz. Bu mümkün olabilir mi? Biraz imkansız geliyor kulağa. Evren bu kadar örgütlüyken kimsenin yalnız kalabilme imkanı yok gibi. Boşuna bir uğraş bu. Ya da sadece yalnız kaldığını sanmak. Dünyaya gelme anın bile iki kişinin birleşmesiyle mümkün. En küçük topluluk olan iki kişi. Birlikte olmak birlik bilincini yaşamak biz olmak ne güzel farkına varıyorsun. O bir kişi senin dahil olduğun o küçük topluluk tüm organizmaları tüm düzeni sevdiriyor ve biz olmanın dışarıdaki hiçbir şeyin senden bir farkı olmadığını senin varlığının onun varlığının sebebi. BİZ i oluşturuyoruz birlikte. İyi ki varsın bunu okuyan kişi burada olmamın sebebisin. Birlikte bizi yaratmanın şerefine güzel bir gün olsun.
-
Sessiz Tehlike
Miss B konuşmayı sevmezdi. Sessizlikle çözüme giderdi ve bir şekilde her şey yoluna girip hallolurdu. Zamana bırakmanın bırakabilmenin erdem olduğunu düşünürdü. Onunla konuşurken cevapları senin bulman gerekirdi. Haksızlıktı bu seninle konuşuyorum ve cevap bekliyorum. Hadi bana anlat düşündüklerini, neler hissettiğini bilmek isterdim. Ama bu hiç mümkün olmadı. Şimdilik. Bir gün ansızın ortadan kayboldu ve hiç haber alamadım.
Sonra ne anlatmak istediğini düşündüm. Kelime kullanmadan da bir sürü yolu vardı. O ne kullanılıyordu anlatımında. Çok daha etkili. Asıl konuşmalar dinleyerek yapılırdı. Çevreyi, hareketleri, mimikleri ve rüzgarı neler getireceğini tahminler, bekleyişler. Miss B ne kadar etkili bir konuşmacıymış. Hayatın dilini konuşurmuş. Bu dili nasıl öğrenmiştir acaba? Çölde belki. Okyanusta mı yoksa? Ah hayır deniz çok gürültücü ondan öğrenmiş olamaz. Ama kelimeleri yok onunda kendine has bir mırıltısı. Çok etkileyicidir her gün bir başka şey mırıldanır durur. Bazen çok durgundur yanına yaklaşırsın içine alır sarıp sarmalar evinde hissedersin hiç çıkmak istemezsin zaman olur gökteki sularla birleşme zamanı gelir başka kimseyi istemezler şiddetlidir, sıcaktır. Dedim ya kendine hastır deniz. Çok şey alır içine onları oradan oraya götürür hiç durmak bilmez. Miss B ona yakın mıdır? Denizle de o kadar iyi midir arası? İkisinin birbirinden öğrenecek çok şeyi vardır eminim. Peki daha da merak uyandıran en sessizi Çöl. Bir zamanlar simyacıda orada yaşarmış. Meskeniymiş tüm bir şey öğrenmek isteyenlerin, cevap arayanların yolu çölden geçermiş. Biraz zaman alırmış çölün dilini öğrenmek izlemen gerekirmiş olup biteni. Tüm dikkatini vermen gerekirmiş. Başka bir şey düşünemezmişsin onunlayken. Çöldeyken ve çölleyken. Nasıl olabilir nasıl bir yücelik bu. Sanırım çölde biraz daha vakit geçirip ikisini de daha çok anlamaya çalışmam gerek. Tabi en çokta sessizliği dinlemem gerek. Bunun için daha iyi bir yer düşünemiyorum. Çöl. SESSİZ TEHLİKE.
-
Bölüm-1
Nasıl başlıyor?
Saatine baktı. Daha çok geçmemişti planları işleme koyalı. Her şey daha yeni başlıyordu. Dünyanın varoluşunu sadece yedi geçiyordu. İnsanın zaman algısı ne kadar zayıftı. Oysa boyut algıları genişlese neler düşünebilecekti daha neler yapardı. Ama mesela onun yerine durup ağlardı insan. Unuttukları için ağlardı. Ne de olsa unutan demekti. Hatırlamak isterdi. Geçmişini geldiği yeri. Hatırlasa ne değişirdi? Geldiğin yeri bilmek neden bu kadar önemliydi? Tanımak geçmişini. Geçmişini, dünyanın varlığını sorgulamaya zaman var mıydı? Bunu dert edinmiş insanlar vardı. Bu sayede biz ölümlüler, öleceğimizi bundan önce de farklı bir şey olmadığını anlardık. Ama nasıl üretilebiliyordu birbirinden bu kadar farklı hikaye, hayat. Birbirine bu kadar benzediği sanılan ama birbirine çok uzak hikayeler, hayatlar. Bazen bunlardan bazılarının birbirine dokunası gelir. Birbirine yaklaşırlar. Kendilerinin yaptıklarını zannediverirler. Ama düzenin nasıl işlediğini tahayyül edebilir miyiz? Bir adımı atarken bu yola ne bizi ne çıkarıyor? Duygular mı? Bilinçdışımızda dönüp duran öncesinde kazandığımız bir bilgi bir his mi bilicimizle anlamadığımız? Ya da en bilimsel haliyle o hayatın titreşim yoğunluğu bize en yakın frekanslardan mı? Birlikte mi sesleniyorlarmış? Birlikte mi duymuşlar dünyanın çıkardığı sesi? Ve o kalabalıkta duymuşlar birbirlerini de. Ne şans. Belki o kadar şeyden sonra bir hak ediş. Hayatın kendini hatırlatması. Hayat kadın böyledir işte anlamazsın seninle mi değil mi kiminle ne yapıyor? O ne isterse onu yapar ve ne yaparsa yapsın vazgeçilmezdir. Reddedilemeyen jestler yapar. Ve seninle olmayı seni kazanmayı tekrar başarır. Yorucu, en az İstanbul’da yaşamak İstanbul’u yaşamak kadar. İkisi çok iyi bir ikili olurlardı. Tanışmışlar mıdır dersiniz?
-
Bugün geriye kalan hayatımızın İlk Günü
Neler yapmak isterdin? Bu şans bunu okuyan herkese verildi. Dile getirmek bana düştü. Belki birkaç ilhamla birlikte. Aslında evrende başlangıcı ve sonu olmayan sadece bir kesit insanın yaşamı. Bunu anladığında kendinin önemsizliğini fark etmesi gerekirken o kesite daha fazla tutunuyor daha fazlasının olduğuna inanmak istiyor. Belki daha fazlası yoktur bu andan ötesi de. Sanırım işte o zaman gözümüz açılıyor ve an kıymetleniyor. Peki sen şu an ne yapmak istersin?
Sadece karar verdiğinde başlamış oluyorsun ve bitirmiş. Bu başlangıcın yolculuğun ne getireceğiyle ilgili tahminlerde bulunabilirsin ama benden söylemesi hiçbiri tutmuyor belki yaklaşık hedefler. Sessizce sürprizi beklemek nasıl olur?
Beklemek. Beklediğin bir şeyler olması ne kadar umutlu, istediğin bir şeyler olduğunu gösteriyor hayattan. Ama hayat çok akıllı bir kadın, bir şeyleri anlatıyor önce okumasını bilirsen elde ediyorsun ya da okumayı öğrendiğinde sen anlatmaya başlıyorsun. Her şeyi kendin yapman şerefini de hissettiriyor sana. Çok değerli. Eh sen hayatının geri kalanından ne istiyorsun?
-
Kuş Tüyü kadar hafif
Anlamları bıraktığımızdaki özgürlük bu bahsedilen hafiflik.
Hiç düşündünüz mü? Özellikle bu yazının yayınlandığı coğrafya da isimlerimizden başlayarak her şeyde yoğun anlamlar yüklü olduğunu, her şeyin açıklamasıyla birlikte geldiğini bunun sonucu olarak açıklamalara takılıp aslında hiçbir anlama gelmeyen kuş tüyünün sadece bir kuş tüyü olarak kalması isminin sadece bir isimden ibaret olması. İşte bu hafifliğe sebep olmaz mıydı? Her şey daha net gözükürdü.
Maceracılar için biraz anlamsız bir dünya olurdu. Sembollerin, arayışların bizi aslında ulaştırdığı yer arka bahçelerimiz değil mi? Bu maceraların sonunda ulaşılan yer. Aslında zaten sahip olduğumuz şeyi fark ettiğimizde hazineye ulaşıyoruz. Bütün yol boyunca yanında olan senin. Aynalar bunu görmemize yardımcı olur mu? Onlara başka bir yansıtıcıyla direnmeyi mi tercih ederiz? Kendimizle yüzleşmeyi mi?
Peki şimdi başa dönelim. Kuş tüyü ve yüklediğimiz anlamlar. Her şeyin sadece kalem olması her şeyin sadece kendi olduğu için kendi olması. Ne kadar kolay ve hafif. Denemeye ne dersin? Biraz özgürleşmeye?
Anlamsız diyarından merhaba.Aramıza hoşgeldiniz.
-
Merhaba Dünya!
WordPress’e hoşgeldiniz! Bu sizin ilk gönderiniz. Blog yayınlama yolculuğunuzda ilk adımı atmak için düzenleyin veya silin.