Onu açık bir kitap gibi okuyabiliyorum.* Bu aslında karşındakinin sana açık olması demek değil. Senin ona karşı onu okumaya karşı isteğinle ilgili bir anlama geliyormuş derinliğine ve cümlenin kuruluşuna göre. Benim bundan anladığım hiçbir şey saklamayan birini okumaktı. Sahi neden gizem yaratmaya çalışırız? İlgimizi saklarız? Birini aslında gerçekten dinlerken dinlemez gibi yapıp başka tarafa bakarız. Beklediğin bir şey vardır belki ama yarın çok geç olacağını bilmezsin. Doğru an diye bir şeyde yok, öyle yaşanması gerekir belki hislerinin o an ki duygu, düşüncenin sonucuyla. Seni neye götüreceğini bilemezsin. Gerçekten bilemezsin tahminlerinin ötesinde bir güzellikte olabilir hayatın senin için planı. Aslında düşünüyorum bazen hani fazla büyük fazla yüce bir şeyin içinde neyi kontrol edebiliriz ki. Ve ben eşyaların yerinin habersiz değişmesine bile çıldıran biri olarak onu bulamadığımda hayatta ki yerimle ilgili sanırım bu bir anda olmamasıyla ilgili aheste bir ilerleyiş ve bir anda pik yapışı kontrol edilemez. Ve bu aşağı doğru da olabilir beklenmeyen bir anda. İsteklerin belirliyor yolunu ve ne kadar tutkuluysan bence iyiysen senin için bir sürpriz hazırlıyor yollara. Merakta bu işin parçası taşı kaldırıp bakman lazım bulman için onu. Kaldırmaya gücünün olması. O taşı fark etmen. Altında ne olabilir merakı. O taşın senin yoluna çıkması. Senin o yoldan gitmeyi seçmen. Senin yola çıkman. Ve bu hikayeyi bize anlatman. Anlatış biçiminin seçimi de ilginç bir konu. Kişiye bağlı olarak değişkenlik gösteren ve bu sayede müthiş bir çeşitlilik gösteren özgün bir alan. Kişinin kendini ifade ediyor oluşu bunu dinlemek isteyen biri için muazzam bir haz duygusu. Onun o özgün çabasıyla senin ilgini besleyişi ve kendine yarattığı alanı ziyaret edişin hepimiz bu kadar şanslı mıyız bilmiyorum. Bu bir seçim, ilgin ve o ilgini gösterebilecek empati duygusu ve ilginin neye olduğu. Seçtiğin şeyleri yaşıyorsun. Dün bir söyleşiye katıldım fotoğraf ve sinema ile ilgiliydi bu önyargılarım fotoğrafı anlamak istemem ne bu fotoğraf soruları gibi gibi. Biriktirdiği entelektüel birikimin ve kendinden değil de alandan konuşmalarıyla duayen olduğunu düşündüğüm kişinin sorusu: Seçim ve karar arasında ki fark nedir? Onun ne dediğini hatırlamıyorum. Benim söylediğim kararların seçimlerin sonucu gerçekleştiğiydi. O da bunun aslında bir karar olduğunu çünkü sonucunu bildiğini söyledi. Biraz fotoğraftan bahsedersek çok şey var ama benim kendime çıkardığım iyi fotoğrafa maruz kalmanın önemi, andaki zaman genişliğinin uzunluğunu vermesi yani uzun süren bir fotoğraf bulmak (bu özelliği dün fark ettim) ve kesinlikle ilk yapmak istediğim şey çok az fotoğrafa maruz kalmak seçici olmak beyne hepsini göndermemek. Günde bir iki belki. Çok fazla uyaran rahatsız edici. Şehir hayatı gibi. Hiç boşluk yok ve sürekli koşturuyorsun. Oysa etrafı izleyerek yürümek insanların yaptığı şeyleri izlerken de güzel doğayla gerçeklikle burun buruna güzel ve sokak kültürünün içinden geçmekte güzel. Nasıl bir semt? Dokuları neler? Kesinlikle kozmopolit sayfiyeler en ideali insan için oluşturulan not edilsin. Biraz karışık bir yazı oldu tekrar ayrı ayrı ele alacağım konuları kısa kısa bahsetmiş oldum. Devamı gelecek..te Zamanı geldiğinde. Bizim yarattığımız bir diliminde.
Onu açık bir kitap gibi okuyabiliyorum.* Bu aslında karşındakinin sana açık olması demek değil. Senin ona karşı onu okumaya karşı isteğinle ilgili bir anlama geliyormuş derinliğine ve cümlenin kuruluşuna göre. Benim bundan anladığım hiçbir şey saklamayan birini okumaktı. Sahi neden gizem yaratmaya çalışırız? İlgimizi saklarız? Birini aslında gerçekten dinlerken dinlemez gibi yapıp başka tarafa bakarız.…
Yorum bırakın